10 Şubat 2012 Cuma

Eleştirmeyi Bilmemek

                 Uzun süredir biraz üşengeçlik biraz isteksizlik bloga bir şeyler yazmamı engelliyordu. Bugün biraz kafamın içinde olan bazı şeyleri buraya dökeyim istedim.
                  Son bir kaç gündür özellikle dikkatimi çeken bazı şeyler var. Görsel medyada olsun, yazılı medyada olsun ya da sosyal medyada olsun hepimizin ortak problemi eleştirmeyi bilmemek. Kendince konuda "uzman" olan kişi o konuyla ilgili konuşmaya başlıyor. Bu arada karşı konuşmacıdan, dinleyiceden müdahale geliyor. Efendim işte şu şöyle değil böyle de siz bunu nasıl böyle söylersiniz gibisinden cümleler. Peki esas konuşmacı ne yapıyor? Hemen karşı tarafa bel altından vuruyor. O da nasıl oluyor? Tabii ki karşıdakinin döneminden ya da onun tuttuğu takımdan, desteklediği siyasi görüşten, yaşadığı mahalleden vb durumlardan vurmaya başlıyor. Diyorki; biz sizin x takımınızın halini de biliyoruz. Ya da biz sizin x partinizin zamanını da gördük.
                  Şimdi tartışma adabı denen şey bu mudur? Ya da sizin tartışmalarınız sadece belaltı vurmaktan ibaret midir? Bir şeyi savunmanın yolu karşıdakinin düşüncesine saldırmaktan mı geçer? Bu düşüncedeki insanlar mı yetiştirecek aydınlık nesiller? Bunların elinden mi çıkacak sormayı sorgulamayı bilen nesiller? Kendisine hayrı olmayan insanın yetiştirdiği nesilden nasıl bir hayır bekleriz ki? Tabi bu biraz da imam cemaat ilişkisinden kaynaklanan bir durum. Yani başımızdaki siyasetçilerin davrandığı bu tavır maalesef bütün topluma sirayet etmiş durumda. İmamın böyle davrandığı bir toplulukta cemaatten farklı bir davranış beklemek ne kadar mantıklı orası tartışılır.                         Bunları bazı örneklemekle açıklamak gerekirse, özellikle Recep Tayyip Erdoğan ın nerdeyse 75-80 yıl öncesini kastederek yaptığı eleştiriler bu konuda benim için hiç şüphe yokki 1 numaraya oturur. Efendim bundan önce sizin iktidarınız döneminde insanlar ekmek alamıyordu, kıtlıktan ölüyorlardı vs vs gibi cümlelerle tamamen popülist bir yaklaşımla yaptığı eleştirisel bakış toplumda maalesefki destek görüyor. Muhalefetinde iktidardan aşağı kalmadığını belirtmemiz gerekiyor pek tabii. Neden bir muhalefet partisi iktidar partisinin üzerine yaptıklarını eleştirerek, ya da elinde verilerle ülkenin ne hale geldiğini göstererek üzerine gitmek yerine iktidara sürekli cevap vermek peşindedir?Çünkü onun derdi koltuk sevdasıdır. 
                  Sorun sadece siyasette değil tabi. Ülke olarak takım tutmanın da bir adabı olduğunu bilmiyoruz. Eğer karşıklık iki takım taraftarıysanız ve bir takım başarılı diğer takım başarısızsa sataşmalar hemen şu şekilde oluyor. Ya ne hallere düşütünüz tüh size der başarılı takımın taraftarı. Başarısız takım taraftarı da hemen cevabı verir. Bizimle dalga geçiyorsun ama biz sizin 10 sene önceki halinizi de biliyoruz. Küme düşmekten kurtulamıyordunuz. Neden kendi takımının durumunu sorgulamazda  illa 10 yıl öncesine gider? O zaman biz bu geriye gidişlerle nasıl hesap soracağız bizi sömürenlerden, duygularımızla oynayanlardan?
                   Gelin bunu bir de TV programlarına uyarlayalım. Çok sık duyduğum için bu örneği vereceğim. Akasya Durağı veya Arka Sokaklar gibi diziler genel olarak sözlüklerde bir aşağılama aracı olarak kullanılır. Mesela kişi Behzat Ç yi övmek istiyor ama bunu Behzat Ç nin can alıcı sahneleri ya da ne bileyim muhteşem diyalogları ile övmek yerine şu ifadeyi kullanıyor. "Akasya Durağı nın yayınlandığı bir ülkeye bu dizi çok fazla". Tamam senin dizin, senin  programın senin için efsane olabilir. Ama kendi efsaneni överken niye başkasının izlediğini bu kadar aşağılıyorsun? Evet maalesef televizyonlarımızda çok fazla gereksiz ve yayınlanmaması gereken program var. Ama bunları eleştirmenin veya sorun teşkil ettiğini açıklamanın yolu bu mudur?
                    Bu ya da buna benzer cümleler. Ne yazıkki toplum olarak kendimizi bizden ileri toplumlarla kıyaslamayıp hep eskiye dönük kıyaslamalar yapmaktan kendimizi alamıyoruz. Büyük ihtimalle kolayımıza geldiği için bunu yapıyoruz. Yoksa İsviçreli bilim adamlarının yaptığı araştırlamalara göre cümlesinin bir gün olsun kıskanıp ya ne var bir kere de Türk bilim adamı yapsın şu araştırmayı deme cesaretini göstermek bizim için oldukça zorlu olsa gerek. Sürekli bir kötüleme,sürekli bir aşağılama kaygısı içerisindeyiz. Nedir bu içimizdeki nefret duygusunun nedeni? Niye sevmediğimiz, hoşlanmadığımız şeyleri adam gibi anlatamıyoruz? Bunun böyle böyle sakıncaları var o yüzden böyle böyle olmalı dediğin zaman sana gülecekler mi? Efendilik,erdemli olmak, insanlara saygılı olmak ne zamandan beri komik? Özellikle bir önceki paragrafta belirttiğim ve tv programlarına yapılan bu tip aşağılamalar toplum nazarında halkı kötülemek, küçük görmek şeklinde algılanmaktan başka bir işe yaramaz. Bu toplumun gelişmesini istiyorsak eğer hep beraber şapkamızı öne koyup düşünmeli ve kendimize gelmeliyiz. Yoksa bu gidişle artık insanlar birbirlerini aşağılamakla kalmayıp çok daha vahim sonuçlara yol açacaklar.