30 Temmuz 2017 Pazar

TÜRKİYE AHLAK VE CİNSELLİK

 

                  Heralde hepimiz daha çocuk yaşlarda nasıl dünyaya geldiğimizi merak etmişizdir. Çocuk yaşlarda olmayan bilgimizle bir canlının nasıl dünyaya geldiğini anlamak elbette pek kolay olmuyor. Memleketimizde bu soru çocuk tarafından anne veya babaya sorulduğunda verilen en popüler cevap "leylekler getirdi" cevabıdır muhtemelen. Çünkü daha çocuk yaşlarda bize öğretilen (ya da dayatılan) şey cinselliğin kesinlikle "ayıp" bir şey olması ve konuşulmaması gerektiği. Hal böyle olunca bu zihniyetle yetişen bir insanın kendi çocuğu bu soruyu kendisine sorduğunda vereceği cevap tabii ki "leylekler getirdi seni evladım" gibi çocukca bir cevap olacaktır. 
                Peki yıl olmuş 2017 hala bu durum böyle mi diye soracak olursanız, cevap veriyorum : evet.Ve hatta daha da kotuleserek. Örneğin bugün hala bekar ama bakire olmayan kadına memleketin pek çok yerinde maalesef ve maalesef "kötü kadın" (en kibar şekliyle) gözüyle bakılmaktadır. Çünkü yine bize küçük yaşlardan itibaren öğretilen (dayatılan) sey bir kadın evlenmeden önce asla ilişkiye giremez. Ancak erkek evlenmeden önce pekala istediği kadar kadınla sevişebilir de ilişkiye de girer. Çünkü erkeğin yırtılacak bir zarı yok. Erkeğin cinsel organından "gerdek gecesi" sonrası çarşafına kan bulaşması beklenmiyor. Yazarken bile müthiş rahatsızlık duyduğum bu durumun ülkemizde hala bu kadar yaygın olarak kabul görmesi insanın sinirlerine oldukça fazla hasar veren bir durum. Ata erkil bir toplumda yaşıyorsanız bu düşüncenin yaygın şekilde kabul görmesini normal bulabilirsiniz. İşte en büyük hata da burada. Böyle yanlış bir düşüncenin yaygın şekilde kabul edilmesini "ama biz ataerkil bir toplumuz" diyerek doğru gibi gösteremezsiniz. O zaman hayatta yapılan her yanlış için bir mazaretimiz olsun ve biz bunu kabul ettirelim ve kendimizi affettirelim. Yanlış düşüncenin, eylemin hiç bir şekilde "ama" sı olamaz. Yanlış yanlıştır. Erkek sadece erkek olduğu için bu hakkı elde edemez. Eğer böyle bir hak varsa her 2 cinsiyet için de olmalıdır.
                  Tabi bu yanlışın devlet destekli bir yanlış olduğunu söylemek gerek. Mevcut iktidarın bu konudaki görüşleri hepimizce malum ve süpriz değil ancak bundan önceki iktidarların da bu konuyla ilgili olarak hep mesafeli ve ilgisiz olduklarını da söylemek lazım. Eğer baştan berı ya da yıllardan beri bu eğitim doğru bir şekilde verilebilseydi belki bugün farklı bir anlayışa sahip bir toplum olabilirdik.Yani Avrupa'da birisine Türkiye'de olan şu durumu anlatıp fikrini sorsanız heralde kahkalarla güler. Çünkü böyle bir problem hele ki bu çağda olamaz. Avrupa ahlakı toplumda "ahlaksızlık" olarak görülse de işin aslı bu değil. Elbette her toplumda ve ülkede ahlaksız insan var. Ancak bu insanların var olması toplumun tamamının böyle olduğunu göstermez. Bu, bize gösterilen bir aldatmacadan başka bir şey değil. Demek istediğim hadi herkes birbiriyle sevişsin, kimin eli kimin cebinde belli olmasın değil. Zaten olayın saçmalığı da burda. Toplumda kabul görene göre bir erkek ile bir kadın aynı evde yaşayamaz, bu ahlaksızlıktır, Peki biz sevdiğimiz kadını/erkeği nasıl tanıyacağız? Parkta oturarak, muhallebici de muhallebi yiyerek ya da sinemada. Ayrıca zannediyormusunuz ki toplum olarak bu tip yasakları koyduğumuzda bu olaylar yaşanmıyor? Aksine daha çok yaşanıyor. Ayrıca hiç düşündünüz mü ülkede neden sürekli boşanma oranı artıyor? Çünkü insanlar birbirini tanımadan evleniyor. Çünkü evlilik muhallebi yiyerek karar verilecek bir mevzu değildir. Evlenip evin kapısını kapattıktan sonra neler yaşanacağını muhallebi yaşayarak öğrenemezsin. Ancak aynı evde yaşayarak öğrenebilirsin. Ayrıca insanın sevdiğinin yanında olması ahlaksızlık değildir. Ahlaksızlık beyinde kendinden başka herkesi ahlaksız olarak düşünmektir. İslam gibi ahlakı en güzel anlatan bir dinin mensubu neyin ahlak olup olmadığını bilmeli. Ama biz gerçeğe değil hurafelere inanıyoruz. Bu yüzden bu ülkede bu kadar çok sahte hacı hoca var. Bu yüzden insanlar hala çok kolay kandırılıyorlar. Çünkü insanlarımızı eğitmiyoruz. Özellikle kırsal kesimlerde insanlar sağdan soldan duydukları saçma sapan hurafelerle yetişiyorlar ve bunu gerçek olarak kabul ediyorlar. Başka bir örnek verecek olursam Konya ülkenin en "muhafazakar" şehirlerinin başında gelir ancak alkol tüketiminin en fazla olduğu şehir de Konyadır. Ya da ne bileyim bu çağda herkes uzayda hayat ararken hala "sakız çiğnemek orucu bozar mı?" gibi soruları duymak size de komik ve utanç verici gelmiyor mu?
                    Konuyu dağıtmadan geri dönersek, başından beri anlatmaya çalıştığım şey şu. Öncelikle bir temel argümanı unutmamak lazım. Bir şeyi ne kadar çok yasaklarsan o kadar çok merak uyandırır. Bizim anlayamıdığımız da bu. Bir şeyi yasaklayarak o şeyi çözdüğümüzü zannediyoruz. Bunun yerine o şeyin neden zararlı olduğunu eğitimlerle ve doğru bir şekilde anlatsak hiç bir sorun kalmayacak. Ama önce neyin doğru olduğunu anlamamız gerekiyor. Üzülerek söylemeliyimki  ahlak anlayışımız çok yanlış ve bu anlayış günden güne toplumda giderek daha da yanlış noktalara gidiyor. Son örnekte gördünüz Maçka Parkı'nda güvenlik görevlisi parkta gezen bir kadının kıyafetine karışma haddini kendinde buluyor ve bu kıyafetle parkta gezemezsin diyor. Bakın bu bir suçtur. Kimse kimsenin giydiği kıyafete karışamaz. Bunun ne kadar tehlikeli bir durum olduğunun farkına varmamız lazım. Günden güne "muhafazakarlık dindarlık" adları altında daha çok yobazlaşıyoruz. Gerçek din gerçek ahlak bu değil. Başkasının kıyafetine karışan adamın kendi karısına kızına kız kardeşine uygun gördüğü 3 sınıf hayat değil ahlak. Bunların artık hayatımızdan çıkması gerekirken daha da fazla hayatımıza monte edilmesine izin vermemeliyiz. Bu çağda artık bu utanç verici konular hayatımızdan çıksın. Bırakın insanlar ne giymek istiyorsa giysin Kiminle nerede nasıl yaşamak istiyorsa yaşasın. Kimse kimsenin ne dininden ne günahından ne de sevabından sorumlu değil. Esas bunu yapmak büyük ahlaksızlık. Ahlak demek iyiyi, doğruyu yapmaktır. Ahlak demek insanlara saygılı olmaktır. Ahlak demek başkalarının hakkını korumak demektır. Ahlak demek çalmamaktır, çırpmamaktır, Ahlak demek onurlu bir yaşam demektir.  Umarım bir gün Türkiye'de tüm bu konular doğru bir şekilde anlaşılır ve uygulanır. Buna hepimizin ihtiyacı var.            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder